BANA MURADINI VER


Kaynak: Pixabay.com

Yıllar önce Cemil Meriç’e atfedilen bir söz okumuştum:

“Bana hakikati değil, muradını ver. Olmak istediğin gibi görün, olduğun gibi değil. Çünkü, her yalan bir yaratış.”

Malum murat, “istek, dilek, amaç” anlamına gelen Arapça murâd kelimesinden geliyor.

O kadar çok şey vardı ki bu kısa cümleyle bir şekilde anlam çağrışımı yapan, nerede ve hangi bağlamda söylendiğini bilmediğim bu cümle o günden beri hiç aklımdan çıkmadı. Cemil Meriç’in eserlerinde yer almayan ve dolayısıyla bağlamı ve kelime kelime böyle söylenip söylenmediği bilinmese de cümlenin kışkırtıcı bir kurgusu olduğu açık. Sanki hemen akla neredeyse herkesin bildiği Rumi’nin “Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol” sözünü getirmek üzere tasarlanmış.

Gerçekten de Cemil Meriç’in bu ilginç sözü, Rumi’nin millet olarak zihnimizde derin bir yer etmiş sözüyle bir arada düşünüldüğünde asıl etkisini gösteriyor ve zihnimize adeta bir anlam çağrışımı patlaması yaptırıyor. Böyle bakıldığında bu cümlenin gerçekten Cemil Meriç’e ait olup olmadığının bir önemi kalmıyor. Rumi’nin sözü yaşam boyu bir hedeften çok kişiliğimizin olgun halini tasvir ederken, bu söz bir karakter inşası hedefi gösteriyor: Olmak istediğin gibi davran, zira “her yalan (hayal – M.M.) bir yaratış.”

Bu sözün bana en çok hatırlattığı ise Gandi’nin “İnsanoğlu olarak mükemmelliğe, dünyayı yeniden inşa ederek ulaşamayız; mükemmelliğe, kendimizi yeniden inşa etmekle ulaşabiliriz” veciz sözündeki anlam oldu. Nitekim, “dünyada görmek istediğin değişimin kendisi ol” sözü de ona ait.

“Dünyada görmek istediğimiz değişim” amaç ve hayallerimiz; “Değişimin kendisi” olabilmemiz de hayallerimizi gerçekleştirmektir. Hayal, yani “murat” ise Cemil Meriç’in ima ettiği gibi bizim tutum ve eylemlerimizle şekillenecek. Bir başka deyişle, olmak istediğimiz hayal (“yalan”) eylemlerimize yön vererek kaderimiz olacak.

Gandi de bunu böyle mi anlamıştı?

Bizce evet, zira “dünyada görmek istediğin değişimin kendisi ol”, mümkün olup olmadığını sorgulamadan peşinden gidilecek iddialı bir hedefi işaret ediyor. Sürekli atıf yapmaktan hoşlandığım şu sözünü bu bağlamda bir daha düşünelim:

Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelere dönüşür

Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür

Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür

Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür

Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür

Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür

Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür.”

Buna karşılık içinizden yükselen bir “gerçekçilik” çağrısını da duyar gibiyim: “Şartlarımız belli, bu nasıl olacak ki?”

Gerçekçi olmakta bir sorun yok tabi, ancak hayal kurmadığımız sürece yeni ihtimaller bize açılmaz. Şahsen, Paulo Cohelho’nun Simyacı’sından (mealen) hatırladığım “Bir şeyi gerçekten istediğinizde evrendeki her şey bunu gerçekleştirmek için iş birliği yapar” sözünün gücüne inanmayı tercih ederim. Hayaller hayatın tadı-tuzudur aynı zamanda. Yahya Kemal’in dediği gibi “İnsan alemde hayal ettiği müddetçe yaşar”. Nelerin mümkün olduğunu görebilmek için ihtimalleri görebilmek gerekir. Bu da hayallerimize sınır çekmeden “olmak istediğin gibi görünmekle” olabilir. Zira her “yalan (hayal) bir yaratış”.

Siz de zaman zaman “iyi de, ben ne olmak istediğimi bile bilmiyorum” diyor musunuz?

Belki hayallerinizi yeterince serbest bırakmıyorsunuz. Kendinize bir de şöyle sorun:

         Her şey mümkün olsaydı ne yapmak ve ne olmak isterdim?” 

Atalarımız “iki söz bir büyü yerine geçer” demiş. Sözlerin (ve özellikle de soruların) gücüne inanın. Zihninize bu soruyu önyargısız olarak verin ve çekilin, geri kalanı evrenin mucizesi beyniniz halledecektir. Bundan sonra beyniniz algıda seçicilik yeteneğiyle hayatın içinde yalnız olanları değil, olabilecekleri yani ihtimalleri de görmeye çalışacaktır. Hayallerin yetmediği yerde ise hayattaki örnekleri (rol modelleri) fark edecek ve size daha önce ham hayal gelen örnekleri birer gerçekleşebilir olasılıklar olarak sunacaktır.

Ve siz sevgili gençler, gıpta (kıskançlık değil!) edin ve gerekirse taklit edin. Evet, taklit! Rod Judkins’in harika kitabı Yaratıcı Düşünme Sanatı’nda (Pegasus Yayınları, 2017) dünyaca ünlü sanatçı ve edebiyatçıların hayatından örneklerle gösterdiği gibi, birinin emeğini istismar etmediğiniz ve haklarını zedelemediğiniz sürece taklit yaratıcılığa giden yollardan biridir. Yaptıkça ustalaşacak ve kendi özgün eserinizi ortaya çıkaracaksınız. Geleneksel sanatlardaki usta-çırak ilişkisi bundan başka nedir ki? Unutmayın “boynuz kulağı geçer”.

Bunun için ise biraz daha sosyal olun, çevrenize bu gözle bakın, kimin neleri başardığını fark edin.

Bunu alışkanlık haline getirdikçe, bu özelliğiniz karakterinize, karakteriniz ise kaderinize dönüşecektir.

Hoşça bakın benliğinize ve kendinize hakikati değil, muradınızı verin.

Sevgiyle kalın.


Yorumlar

  1. Yeni bir bakış açısı yeni bir ufuk açan güzel bir yazı olmuş. Ruha ve zihne özgürlük sunan iyi hissettiren farklı bir bakış olmuş yaşama. Emeklerinize kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim ilginize ve güzel değerlendirmenize.

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar