Duygusal Olarak Sağlıklı İnsanların 7 Alışkanlığı
O halde, (duygusal olarak) sağlıklı insanların
temel alışkanlıkları nedir?
Bu konuda çok şey söylenebilir, ama bizce
özetle 7 alışkanlık önemli. Gelin kısaca bir göz atalım.
1. Duygularını Dinlerler, Bastırmaya
çalışmazlar
Fark edip anladığımızda, bedenimiz bize
duygular aracılığıyla çok şey anlatır. Zira, hiçbir duygu gereksiz değildir.
Bize engel olması, onların (bedenin/bilinçdışının) anlatmak istediklerini
anlayamadığımızda ortaya çıkan gerilimden kaynaklanır çoğunlukla. Kendi zihnimizi bilinçli takibe alma, duygularımızı fark
edebilme ve anlama becerisi kazandırır.
2. Hem Fiziksel, Hem De Zihinsel Sağlığına
Önem Verirler
Malum, bedensel sağlığımız ve
psikolojik/duygusal sağlığımız arasında yakın bir ilişki vardır ve çoğunlukla
da çift yönlü bir etkileşim içindedir: Birindeki bozulma, diğerini etkiler. Bu
çoğunlukla bir problem gibi görünse de aynı zamanda büyük bir nimet. Psikolojik
sorunlarımız stres aracılığıyla beden sağlığımızı etkilediğinde, ciddi bir
problem; Stresle başa çıkma becerimizi geliştirip olumlu duyguları beslemeyi
öğrendiğimizde ise beden sağlığımıza katkıda bulunan bir nimet.
İyi haber de şu ki, mutluluk hormonlarının nasıl artırılacağına dair her geçen gün
artan bir bilimsel çalışmalara rastlıyoruz. En azından, deneyerek kolayca
keşfettiğimiz bazı pratikler var: Düzenli egzersiz, yeterli ve düzenli uyku,
sağlıklı gıda seçimi, olumlu düşünme, sosyal çevre… Neticede,
“her işin başı sağlık”, değil mi?
3. Kötü Alışkanlıklarını Fark Eder, İyi
Alışkanlıklarını Geliştirirler
“Dostunu söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim”
meşhur özdeyişi, alışkanlıklar için de geçerli, değil mi? Neticede alışkanlıklarımız
da bir arkadaş sadakati ile hep yanımızda olacak. Aristoteles’in dikkat çektiği
gibi, sürekli yaptığımız şey neyse, biz oyuz.
Her bir kötü alışkanlığın yerine yeni bir iyi
alışkanlık geliştirdiğimizi düşünelim. Nasıl olurdu? Mesela;
- Geçmişe ve geçmiş başarısızlıklarımıza
takılıp kalmak yerine, güçlü karakter özelliklerimizi bulup yapabileceklerimize
odaklanmak
- Duygularımızı zehirleyen kin ve nefret
yerine, hoşgörü ve affetmeyle ruhumuzu arındırmak,
- Bir sorunla karşılaştığımızda suçlu aramak
ve soruna odaklanmak yerine, çözüme odaklanmak,
- Herkesi memnun etmeye çalışmak yerine, doğru
zamanda doğru şeyi yapmaya odaklanmak ve gerektiğinde (ilkeler doğrultusunda)
hayır diyebilmek,
- Aşırı yemekten, sağlıksız gıdalardan,
hareketsizlikten sakınıp, düzenli uyumak,
- Sabit
zihin kalıbı ile küçük düşünmeye şartlanmak yerine, gelişim zihin kalıbı ile büyük düşünmeyi öğrenmek: Her şeyin daha
iyisi mümkündür ve “bulanlar arayanlardır”,
- Rahata alışmak yerine, “akış”ta huzuru ve mutluluğu bulabilmek.
4. Umutları, Korkularından Büyüktür
Hata yapma korkusundan korkmadan, hedeflerine
yürürler. Hayat eylem ve çalışıp çabalama üzerine kurulmuştur. Eyleme geçmeden
ne başarıyı ne de iç huzuru bulabiliriz. Olumlu düşünenler, hata yapma korkusunu
aklına getirip “kötüyü çağırmaz”, konfor alanından çıkarlar; “her şey ilk
adımla başlar…”. Hayatın değişmez huyu da çabayı ve cesareti ödüllendirmek.
5. Ya Hep Ya Hiç Yerine, Adım Adım Gelişmeye (Tedricilik)
İnanırlar
“Ya hep ya hiç” anlayışı, konu uzun vadeli
hayat amacımız ve meslekte ilerleme söz konusu ise özellikle engelleyici bir
inançtır. Malum, en yaygın sabotajcılarımızdan biri hata yapma korkusu. Ya hep
ya hiç anlayışı, hata yapma korkusunu besler, ilk başarısızlıkta ise pes etmeye
yol açar. Oysa, her gelişim bir deneme-yanılma, en çok da deneme, deneme,
deneme… sonucudur. Klişe de olsa meşhur örnek, bebeklikte yürümeyi öğrenirken
ortalama 250 kez düşüp yeniden ayağa kalkmamız. Malcolm Gladwell'in çok satan
kitabı “Outliers” ile meşhur ettiği “On Bin Saat
Kuralı” da buna dayanır. Ana fikir açık: Yeterince emek verir ve pes
etmezseniz, başarmakla kalmaz, yaptığınız şeyde uzmanlaşırsınız.
6. Zayıf Yanlarına Takılmaz, Güçlü Yönlerini
Geliştirirler
Diyelim ki dışa dönük, neşeli ve çabucak bağ
kuran insanlar gibi olmak istiyorsunuz ama sizin en bariz özelliğiniz içe dönük
olmanız. Bunun için üzülerek daha da içinize
kapanmanızı nasıl önlersiniz?
Veya birinin üstün özelliklerini görüp gıpta
ettiniz diyelim. Aynı şeyi siz de denediniz ve başaramadınız. Yine denediniz,
yine olmadı. Yukarıdaki alışkanlık (tedricilik), sizin için de işe yarar,
diyebilir miyiz?
Durun bir dakika. Ya bu denediğiniz alan sizin
zayıf yönlerinizden biri ise ve çok daha güçlü karakter özelliklerinize uyan
başka bir alan varsa? Bu güçlü özelliklerinize hitap eden bu alan size çok daha
hızlı ve çok daha iyi bir gelişim sağlamaz mı?
Zayıf yönlerimize odaklanmak şevkimizi
kırarken, güçlü karakter özelliklerimize odaklanmak umudu, özgüveni ve başarıyı
büyütür. Yukarıda bahsettiğimiz on bin saat kuralı, güçlü özelliklerinize uyan
alanlarda özellikle işinize yarayacak ve sizi ileride alanınızın virtiözü,
duayeni yapacaktır. Zira, hepimizin hem zayıf hem de güçlü yanları vardır ve
tüm özellikleri ile mükemmel, süper insan yoktur. Zayıf yanlarınıza
odaklanmadan önce güçlü yanlarınızı bulun, dostlarınızdan ve ailenizden sizin
en bariz özelliklerinizi söylemelerin isteyin ve görün neler çıkacak!
7. Sevgi ve Dostluğu Önceler, Nezaket ve
İnsancıl Davranışları Önemserler
“Mutluluk sevgidir. Nokta”
Harvard’ın 75
yıllık büyük (The Harvard Grand
Study) araştırmasını duymuşsunuzdur. Özetle şu sorunun cevabını arıyordu:
“Hayatımız boyunca bizi sağlıklı ve mutlu eden
şeyler nedir? Eğer, şimdiden geleceğiniz için yatırım yapacak olsanız,
zamanınızı ve enerjinizi neye harcardınız?”
Projeyi 40
yıl boyunca yöneten Prof. George Vaillant’ın bu soruya
cevabı ise yukarıda gibi çok yalın:
“Mutluluk sevgidir. Nokta”
Bizim bu
yazımızın sonucu ve asıl meramı da işte bu: Duygusal olarak sağlıklı insanların
saydığımız tüm bu alışkanlıkların mutluluğa yol açması, bu
alışkanlıkların hayatımızda dostluk ve sevgiyi beslemesiyle doğru orantılı.
Zira insan, sosyal bir varlık ve ancak gerçek bir sevgi ortamında mutlu olur ve
kendini gerçekleştirebilir. Sevgiyi mayalamayan her alışkanlık, başarı getirse
de ağzımızda kül tadı bırakır.
“Dünyanın en zeki insanı da olsanız,
bulunduğunuz ortam vasat ve vasatın altındaki kişilerden ibaret ise,
düzeyinizi bile koruma imkanınız yoktur. Hepimiz beraber en çok zaman
geçirdiğimiz beş kişinin ortalamasıyız.” – Jim Rohn
|
Peki sevginin formülü nedir? Cevap yine
oldukça yalın: Sevgi “iyilik, dostluk, emektir.”
Emek ne mi?
Merhamet, şefkat, kadir kıymet bilme (şükran),
güzellikleri takdir (huşu), empati, nezaet, cömertlik… gibi değerleri temel
alarak kapılar açıp, köprüler kurmak değil mi?
Not: Bu yazıda en genel hatlarıyla özetlediğimiz konular, Kitapyurdu
yayınlarından yeni çıkan “Sevgive Empati Karakteri (Karakter Kaderdir-1. Kitap)”
başlıklı kitabımızdan bir kesit. Konunun ayrıntısı ve bunları hayatınıza
aktarmanıza yardım edecek test ve egzersizler için bu kitaba bakabilirsiniz.
Sevgiye kalın.
Yorumlar
Yorum Gönder