Hızlı Düşün Yavaş Karar Ver
Ve Kendi
Dedikodunu Kendin Yap
“…
Yoğun çalışma saatlerimizi sürekli eğlence içinde geçiriyorduk. Birlikte
çalışmaktan aldığımız zevk, bize olağanüstü bir sabır kazandırdı; hiç
sıkılmazsanız, mükemmelliğe ulaşmak için çabalamak çok daha kolay olur. Belki
daha da önemlisi, eleştirel silahlarımızı kapıda bırakıyorduk… eleştirmeye
ve tartışmaya meraklıydık… fakat ikimiz de ötekinin söylediği herhangi bir
şeyi kafadan reddetmedik… Amos daha mantıklı, daha teoriye
yönelik bir düşünürdü… Ben daha sezgiseldim… Birbirimizi kolayca anlayacak kadar benzer, şaşırtacak kadar da
farklıydık… ortak çalışmamız ikimizin de hayatında yaptığı en
iyi iş oldu.”[1]
Bu
cümleler (vurgular bana ait), son yılların en etkileyici kitaplarından biri
olan Daniel Kahneman’ın Hızlı ve Yavaş
Düşünme kitabından. Kahneman, kariyerini insan zihninin karar alma ve
muhakeme süreçlerinin psikolojisini anlamaya adamış ve bu arada davranışsal
iktisada yaptığı katkıları nedeniyle 2002 Nobel Ekonomi Ödülü’ne layık görülmüş
bir psikolog. Bu satırlar da kitabın ortaya çıkmasına zemin hazırlayan bilimsel
çalışmalarının serüvenini anlatıyor. Yazıda adı geçen Amos, Kahneman’ın bu
süreçte birlikte çalıştığı bilişsel ve matematiksel psikolojinin önde gelen
isimlerinden Amos Tversky (1937-1996).
Kendinizi Tanıyın
ve Kendi Dedikodunuzu Kendiniz Yapın
Bizi
ilgilendiren, kitabın ortaya çıkış serüveni değil elbette. Ancak bu satırları
benim gözümde değerli kılan, yazarın kitabında ana tema olarak işlediği ve “1.
Sistem” ve ”2. Sistem” olarak tanımladığı insan zihninin karar alma
mekanizmasının iki unsurunun da (iki benlik) çok iyi bir metaforu olması.
Dahası, bu metaforun “mükemmelliğe ulaşmak (yolda olma hali ve süreci) için”
harika bir yaşam pratiğini ilham etmesi: Kendinize benzemeyen insanlarla (da)
çalışın, farklı zihin kalıplarını anlayın, empati yapın. Yazarın dediği gibi,
bu belki de hayatınızda “yaptığınız en iyi iş” olacak. Dahası, yazardan aldığım
ilhamla söylemek isterim ki, belki bunun kadar iyi bir pratik de mümkün mertebe
kendi dedikodumuzu yapmak :).
Neden
mi?
Kahneman,
kendisinden çok farklı ve neredeyse tam zıttı bir karaktere sahip Tversky’yi
anlatırken, bir anlamda insan zihninin birbiriyle etkileşim içinde olan ama çok
farklı özelliklere sahip ikili yapısının da güzel bir tasvirini yapıyor:
Tversky “daha mantıklı, daha teoriye yönelik”, Kahneman ise “daha sezgisel”.
Kahneman 1. Sistemi (sezgisel, kollektif bilinç, bilinçdışı), Tversky ise mantık
ve rasyonelliği temsil eden 2. Sistemi andırıyor. İkisi, birbirlerini “kolayca
anlayacak kadar benzer, şaşırtacak kadar da farklı” iki ayrı yönümüzü temsil
ediyor.
Bunu
bilmek önemli mi?
Hem
de çok. Daha iyi bir dünya ve daha anlamlı
ve huzurlu bir hayat için belki de en önemli adım. Zihinsel sürecimizin ve
benliğimizin uyumlu olması gereken iki yönü olduğunu bilmek, ufuk açıcı bir
farkındalık ve başlamak, yolun yarısıdır.
Bu iki yönümüzün uyumu bizi daha iyi, rasyonel ve huzurlu; uyumsuzluğu ise doğruluğundan
emin olamadığımız kararlarımız nedeniyle daha az rasyonel ve huzursuz yapar. Öyle
değil mi?
Kitapta
sözü edilen 1. Sistem, yazar bu terimi kullanmamaya özen gösterse de, Jung’un Kollektif (Ortak) Bilinçaltı kavramını
hatırlatıyor. Bilindiği gibi, Jung'a göre kişisel bilinçaltının/bilinçdışının
ötesinde, insanlık serüveni içinde tevarüs ettiğimiz bir kolektif bilinçaltı
vardır ki, yaşamımız boyunca bizim hayata ve çevremize uyum sağlamamızda en
büyük destekçimiz. Kanımca bu, olağanüstü
bir lütuf. Bu lütuf aynı zamanda, bireysel ve tür olarak, hayatta kalma
mücadelemizin temel donanımlarını sunar. Bizi tehlikelerden koruyan
reflekslerimiz ve sezgilerimiz, çevreye uyumumuzu ve sosyal varlık olarak diğer
insanları anlamamızı sağlayan empati yeteneğimiz v.b. hep bu mirasın olağanüstü
değerli hediyesi ve bu harika donanımdır ki bütün bunları otomatik, çaba harcamadan ve biz farkında olmadan ortaya koyar. Hem
de çok hızlı biçimde.
Ama
tümüyle buna güvenebilir miyiz?
Sürat, felakettir
Yazarın
tasvir ettiği 1. Sistem bizi her davranış ve hareketimizde zahmetli akıl
yürütme sürecinin yükünden kurtarır ve çoğunlukla hızlı çalışması nedeniyle de
bizi hayatın risklerinden korur. Ancak, aynı özellikleri nedeniyle de zaman
zaman bu sisteme güvenmememiz ve bunu akıl yürütmeyi temsil eden 2. Sistemimiz
ile sorgulamamız gerekir. Aksi halde, büyük hatalar yapmamız da olasıdır.
Tamamen
1. Sisteme güvenmek ciddi hatalara yol açar. Zira bu sistem, kolektif bilincin
değerleri yanında yaşamız boyunca öğrenip bir yetenek haline getirdiğimiz
deneyimlerimizi (bisiklet sürme gibi bedensel, eğitim-öğretim gibi düşünsel deneyim
ve birikimimiz) içerdiği gibi, mantık kurallarına tabi olmaması halinde de
önyargılarımızın, yanlış bilgi, inanç ve kanaatlerimizin ve ayağımızın prangası
öğrenilmiş çaresizliklerimizin de kaynağı olur. Sözgelimi farklı olandan
korkmak, tür olarak hayatta kalma mücadelemizin oluşturduğu bir refleks ve
bilgi ve mantıkla denetlenmediği sürece de yıkıcı potansiyele sahip. Bu yüzden,
bizden bir şekilde farklı olan insan
ve topluluklara karşı soğuk tavrımız (ve bazen de düpedüz olumsuz duygularımız)
bizi “farklı olanının, düşman olabileceği” algısıyla büyük hatalara ve
trajedilere sürüklemez mi? Oysa ticaret yolları üzerinde olan ve kozmopolit
özelliklere sahip şehir ve bölgelerin bilim ve sanatta daha ileri, ekonomik refah
açısından da hızla daha iyi bir düzeye geldiklerine dair çok sayıda örnekler
bulabiliriz tarihten.
Günümüzde
de farklı ırk ve kültürden oluşan bir muhitte yaşamanın, tek başına daha fazla
nezaket, empati ve yardımlaşmaya yol açtığını ortaya koyan deneyler var.[2]
Mantıklı
yönümüzü temsil eden 2. Sistemimiz en az 1. Sistem kadar büyük bir lütuf ve
yaptığımız/yapabileceğimiz tüm hatalarımızı bertaraf edecek potansiyele sahip;
bireysel ve onun yetersiz kaldığı yer de de kolektif olarak. 2. Sistemi
işletmek (akıl yürütme, aklı işletme), zahmetli ve bu yüzden bu sistem, yazarın
ifadesiyle “oldukça tembel”. Dahası, 2. Sistemi işletecek bireysel bilgi ve
verilerimiz de sınırlı. Bireysel çabamız bu yüzden 2. Sistemi işletip en iyi
sonucu almamıza yetmez çoğunlukla ve diğer insanların 2. Sistemi (aklı) ile
etkileşime geçmeye ihtiyacımız var.
Hayatta En Hakiki
Mürşit İlimdir
Bireysel
akıl yanılabilir, ortak akıl da yanılabilir. Ancak aklımız (2.Sistem), diğer
akıllarla etkileşim içinde, insanlığın birikimini de kullanarak, kendi
hatalarını yine kendisi temizleyen en büyük lütuftur. Yazar, Tversky ile
yaptığı çalışmayı hayatında “yaptığı en iyi iş” olarak nitelemekle bunu ima
etmektedir. Son dönemin parlayan isimlerinden Mark Manson’un çok satan
kitabında[3] farklı insanlarla
çalışmaya ayrı bir bölüm ayırması da bu çerçevede oldukça anlamlı görünüyor,
öyle değil mi?
İyi
de, başlıktaki “kendi dedikodumuzu yapmak” da neyin nesiydi?. Kahneman’ın şu
satırlarından ilham aldım: “Dedikoduyla neden ilgileniriz? Kendi hatalarımızı
görmek yerine başkalarınınkini tanımlayıp sınıflandırmak hem çok daha kolay hem
daha zevklidir. Kendi inanç ve isteklerimizi sorgulamak en iyi zamanda bile
zordur, en çok ihtiyacımız olduğundaysa özellikle zordur, ama başkalarının
bilgili görüşlerinden yararlanabiliriz.”
Öyleyse,
biz de bir adım ileri gidip, yanımıza Amos gibi birilerini alarak[4], farklı bakış açılarını ve
kendi bakış açımızı, eleştirel
silahlarımızı dışarda bırakarak ve ötekinin söylediğini kafadan reddetmeden, harika
sohbetler yapabiliriz. Bizi hızla geliştiren, daha anlayışlı ve empatik yapan sohbetler.
Bu
süreçte yeterince soğukkanlı olabilirsek, başkalarının değil, kendi kendimizin dedikodusunu
yaparak ilerleyebilmek hiç de zor değildir belki. Ne dersiniz?
[1] Daniel Kahneman, Hızlı ve Yavaş Düşünme, Çev. Osman Çetin
Deniztekin – Filiz Nayır Deniztekin, Varlık Yayınları, 211. s. 10
[2] Tom Jacobs, Are People Kinder in Racially Diverse
Neighborhoods?,
https://greatergood.berkeley.edu/article/item/are_people_kinder_in_racially_diverse_neighborhoods, 19.04.2018
https://greatergood.berkeley.edu/article/item/are_people_kinder_in_racially_diverse_neighborhoods, 19.04.2018
[3] Mark Manson, Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı,
Çev. Pınar Savaş, Butik Yayıncılık, 2018
[4] İyi bakın, etrafınızda,
“önce samimiyet” diyen güzel insanlar da vardır, onlara güvenin :)
Yorumlar
Yorum Gönder