YENİ LEZZETLER İÇİN YAŞAMIN TARİFİNİ DEĞİŞTİRMEK
olacak kadar çok parçaya ayırın. – Rene
Descartes
“Köfte nasıl
yapılır?” diye sorsam, muhtemelen cevap vermek yerine “hangi köfte?” diye
sorarsınız. Çünkü bir çırpıda sayamayacağımız kadar çok köfte çeşidi var ve
muhtemelen kendine has bir köftesi olmayan bir yöremiz de yok. Her biri
seviliyor ki birbirini dışlamadan varlığını sürdürüyor, değil mi?
Yemek yapmanın benim
için güzel tarafı, gündelik hayat içinde hiç olmazsa bir öğün bir şeyler üretiyor olmak. Yeni tarifler
denediğimizde ise o günün bir farkı vardır artık. Zira yenilik, hele de
beğendiğimiz bir şey ortaya çıkarmışsa, hayatımızda yeni bir lezzet demek;
insan tekdüzelikten çabuk sıkılıyor çünkü. Mutluluk araştırmalarına göre, öznel/sübjektif mutluluk düzeyimizdeki düşüşün bir nedeni de hayatın
fazla rutinleşmesi. Meşhur örnek, piyangodan yüklü miktar ikramiye kazananların
da bir kazada sakatlananların da bir yıl sonra çoğunlukla eski öznel mutluluk
seviyelerine geri döndüklerinin gözlemlenmesi.
Mutluluk
düzeyimizdeki düşüş yalnızca rutinleşmeden kaynaklansaydı, buna sevinmemiz
gerekirdi. Oysa mutluluk düzeyimiz kimisi değiştirebileceğimiz,
kimisi de değiştiremeyeceğimiz çok
sayıda faktöre bağlı. Kadim bilgelik bize “değiştirebileceklerimiz için
cesaret, değiştiremeyeceklerimiz için sabır ve ikisi arasındaki farkı
anlayabilecek kadar feraset”i öğütler. Oysa bu ikisi arasındaki farkı
görebilmek de büyük marifet istiyor çoğu zaman.
Pekiyi, ne yapmalı
bu ikisi arasındaki farkı görebilmek için?
Yaşamınızın tarifini değiştirmeye ne dersiniz?
Nasıl mı?
Köfte konumuza geri dönemlim o zaman :).
İnternetteki sayısız
köfte tarifleri içinde boğulmamak için, adını bildiğim köftelerden Akçaabat,
Tekirdağ ve İnegöl köfte tariflerine baktım. Tariflere göre, hepsini sırayla
deneyecek olsam aşağıdaki malzemelere ihtiyacım olacak.
Akçaabat köftesi
için 1’den 8’e kadarki malzemeleri; Tekirdağ köftesi için 1’den 5’e kadar
olanlar ile 9-15 arasındaki malzemeleri; İnegöl köfte için ise 1, 3, 4, 9, 12,
15, 16, ve 17. sıradaki malzemeleri uygun oranda karıştırmak gerekecek. Tabi,
köfte malzemelerini bunlarla da sınırlandıramayız; annelerimizin tariflerine de
bakarsak, bu listeye başta maydanoz olmak üzere başka malzemeler de
ekleyebiliriz. Veya bazen de bu tariflere pek de dikkat etmeden, evde bulunan
malzemeleri “el yordamı-göz kararı” ile karıştırıp, hızlı tarifeden bir yemek
hazırlayabiliriz. Bunlar da lezzeti her defasında değişen köfteler oluyor :).
İşin
güzel tarafı da işte bu uygun oranda veya değişik oranlarda yeni karışımların yepyeni
şeyler ortaya çıkarması. Eldeki malzemeler aynı kalsa bile sırf biz oranlarını
değiştirdiğimizde, yeni bir karışım ve farklı lezzetler ortaya çıkıyor.
Yaşamın
bana en büyüleyici gelen yönü de işte tam burası: Bütün, kendisini oluşturan
parçaların toplamından büyük ve onlardan da farklıdır. Yıldızlar (güneşler), iki
hidrojen elementini füzyon ile bambaşka bir gaza, Helyuma çeviriyor, onları da
birleştirerek Karbon, Oksijen ve giderek Demir gibi metallere çeviriyor. Oysa
Hidrojen, çekirdeğinde bir proton ve bir nötron ile çevresinde bir elektrondan
oluşan (atomaltı parçacıkları saymazsak) en basit (!?) element, değil mi? Her
bir yeni füzyon aşamasında değişerek Demir gibi bambaşka bir elemente
yükseliyor. Evrende hayatı ortaya çıkaran da basit temel elementlerden bizi hayretten hayrete sevk eden
inanılmaz kompleks yapılara yol açan işte bu süreç.
Yeni
terkibin (bileşimin) yeni şeyler üretmesi, yemek tarifleri veya elementlerde
olduğu gibi, gündelik hayatımız için de geçerli. Şimdi hayatımızdaki her bir
unsuru, aynen yemek tariflerinde olduğu gibi sıralayalım ve bunlar arasındaki
ilişkiyi daha iyi görebileceğiniz bir şemaya yerleştirelim, tasarımcı Ayşe
Birsel’in “Sevdiğiniz Yaşamı Tasarlayın”[1] kitabında yaptığı gibi:
Tasarımcı
gözüyle bakıldığında bu, birinci aşama olan mevcut bir şeyi “bozma”, yani
parçalarına ayırma aşaması; Descartes’ın bahsettiği gibi, çözüm için önce
yönetebileceğimiz parçalara bölmek. Daha önce göremediğimiz bazı ayrıntı ve
bağları bu aşamada inceleyebiliriz. Ayşe Birsel’in bahsettiği gibi, yepyeni bir
şey tasarlamak için tasarım metodunda üç aşama daha var: Yeni bakış açısı
yakalamak, Yapmak ve İfade etmek.
İlk
aşamada yaşamımızı yukarıdaki gibi parçalara bölüp bunlarla ilgili duygu ve düşüncelerimizi gözden
geçirerek yepyeni bakış açısı geliştirebiliriz. Tıpkı mevcut köfte tariflerinin
temel malzemelerini inceledikten sonra kendi damak zevkimize daha uygun bir
köfte yapmayı denemek gibi. Köftede sarımsak sevmiyor musunuz? Kendi
tarifinizde bunu çıkarın yerine kuru veya yeşil soğan ekleyin. Karabiber
yanında pul biber ve kimyonu da deneyebilirsiniz; o zaman bu Akçaabat köftesi
olmayacak ama belki sizin en sevdiğiniz köfte tarifi haline gelecek. Belki yine
Akçaabat köftesinde karar kılacak ama tarifteki malzemelerin oranını
değiştirerek daha çok beğeneceğiniz bir lezzete kavuşturacaksınız, neticede
önemli olan sizin damak zevkinize uyması, değil mi?
Bozduktan
sonra, yeni bir bakış açısıyla bu parçaları yeniden birleştirelim. Böylece, aşağıdaki
gibi yaşamımızın malzemelerinden yeni bir bileşim yapmış oluruz. Bu arada bu
malzemelerin hayatımızdaki yeri ve oranını da yeniden düşünecek ve bunlar
arasındaki ilişkiyi (yakınlık-uzaklık, önem derecesi …) de yeniden sorgulamış
olacağız.
Rastgele
yeniden birleştirerek hayatımın her bir bileşeninin yerini, boyutlarını,
öncelik sırasını, birbiriyle ilişkilerini v.b. yeniden düzenlemiş oldum. Daha
iyi oldu mu? Yoksa bir boz-yap denemesine daha mı ihtiyaç var? Tatmin oluncaya
kadar deneme yapabilirsiniz artık.
Her
bir bileşenin yaşamınızdaki yerini/oranını (dairenin büyüklüğü) belirledikten
sonra, bunlara ilişkin bakış açımızı ve duygularımız netleştirmek için
aşağıdaki soruları kendimize sorabiliriz;
-
Bu bileşen bizim için tam olarak ne ifade ediyor? Bu bileşene ilişkin
duygularım ne?
-
Bu bileşenin hayatımdaki yeri şimdiye kadar nasıldı? Bu süreçte iyi olanlar
neydi? Yolunda gitmeyenler neydi? Bundan ne gibi dersler çıkardım, neler
öğrendim?
-
Hayatımın daha iyi olması için başka nelere ihtiyacım var?
-
Bu süreci gözden geçirirken başka hangi güzel örnekleri inceleyebilirim? İlham
aldığım kahramanlarım kim? Onlardan neler öğrenebilirim?
…
Soracak
ve üzerinde düşünülecek çok konu var, değil mi? Benim için bu aynı zamanda verimli
bir koçluk aracı. Çok sayıda koçluk araçları var tabi, ama lafın lafı açtığı bu
türden uygulama ve pratikleri çok yararlı buluyorum. Bu uygulamayı esasen kendi
kendinize yapabilirsiniz ama koçluğun gücü (güçlü sorular!) size çok daha ufuk
açıcı bir yolculuk sağlar.
Hazır
tariflerden söz açılmışken, ustaların hayat
tariflerine de başvurmak gerekir ara sıra. Okunacak, kulak verilecek çok
örnek var. Bunlar ışığında, hayatımızı gözden geçirip, yukarıdaki gibi yap-boz
pratikleri yapabiliriz. Tıpkı yemek tariflerindeki malzemelerin bileşimini
değiştirdiğimizde yeni lezzetler keşfetmemiz gibi, bu pratikler de hayatımıza
yepyeni ufuklar açacaktır.
Bu
türden bir uygulama yaparken, bilimsel araştırmaların da sonuçlarını dikkate
aldığımda, benim tarifimde artık öncelikli olarak şunlar var:
-
Gündelik hayata bolca sevgi, merhamet ve şükran ekleyip kalbimizi beslemek
öncelikle: Zira, “mutluluk sevgidir. Nokta”.
-
Ayrıca her gün, içimizden geldiği gibi rastgele iyilikler yapmak. Cömert olmak.
Cimrilik kalbimizi karartır, dostlarınızı soğutur.
-
Yaratıcılığı geliştirmek, stresten kurtulmak ve ilham almak için düzenli huşu
pratikleri yapmak: Müzik, konser, sinema, her gün yürüyüş, ara sıra şehir
dışında doğa yürüyüşü, seyahat…
-
Güzel anılar biriktirip, anılara değer vermek. Nostalji, hayatımızın anlam
deposudur ve güzel şeyler, her hatırlandığında içimizi ısıtır.
-
Ciddiyet, aynen tuz gibi, kararında olunca iyi. Fazla mükemmeliyetçilik ise neşeyi
yok eder. Hayatımıza daha fazla neşe ve mizah olmalı, zira acemice espriler
bile yersiz ciddiyetten iyidir.
-
Dostlarla bir araya gelmek için bahaneler bulmak. Bazen yalnızlık da iyi gelir
insana ama uzun süreli olmamalı ve bir yaşam biçimine dönüşmemeli.
-
Hayatın baharı olduğu gibi kışı da var. Ama başımıza ne geldiğinden çok, ona
nasıl tepki verdiğimiz önemli. Kabullenip acıları, karamsarlığa yenilmemek ve “her
durumda yapılacak iyi bir şeyler vardır” anlayışıyla hareket etmek. Kışın sonu
bahardır neticede.
Yayınlanacak
kitabımda (Anlamlı ve Huzurlu Bir Hayat:
Kendi Hayatının Senaristi Olmak), tıpkı yemeklere lezzet katan baharatlar
gibi anlamlı ve huzurlu bir hayatın vazgeçilmezleri olan bu güzellikleri hayatımıza
nasıl aktaracağınızı bir yemek tarifi pratikliğinde anlatmaya çalıştım, çok
sayıda örnek ve uygulamalarla.
***
Köfte
denemelerime gelince, yeni tarifim daha az yağlı, yanında da daha fazla
közlenmiş sebze var; yeşil biber, patlıcan, kabak, domates, soğan vs. Daha
lezzetli ve bana daha uygun.
Ya
siz, en son ne zaman yeni tarif denediniz? Şimdiden afiyetler olsun diyorum :)
Sevgiyle kalın.
[1] Ayşe Birsel, Sevdiğiniz Yaşamı Tasarlayın, Optimist Yayım, 2016.
Yorumlar
Yorum Gönder